12 Aralık 2006
7 Aralık 2006
44 anı
kelebekleri sevmiyorum
bazı şarkıların sözlerini bir türlü öğrenemiyorum
sürücüye boş bir dvd koydum
itiraf: 8 ya da 9 sene önce kertenkeleyle led zeppelin yüzünden kavga etmiştim amma saçmaymış
1 saat önce cd kalemi aktı, parmaklarım koyu lacivert
içerde dört kişi kahkaha atıp duruyor, ikisini tanımıyorum
kış geldi zannetmiştim ama yanılmışım
korku filmi mi yazsam, aşk filmi mi yoksa macera gerilim mi karar veremiyorum oysa temel hikaye hepsinde aynı: kararsızlık kötü şey
karar vermek zor
verdin mi geri dönmek zor
kolay olduğuna inanmak daha da
aynı anda iki düşünceye sarılmak
öksürüyorum, dün dondurma yememeliydim
yarın Verda'nın doğumgünü bunun beni gerçekten sevindirmesi ne güzel
sonra Chavez Abhazya'nın bağımsızlığını tanımış
sonra küçük harf yazma takıntısından kurtuluyor muyum ne?
sonra lost dizisine uyuz oluyorum neden merak ediyorum ki bu kadar?
sonra içimdeki kötü his, kötü bir şey olacağına dair büyüyen his suçluluk yüzünden mi?
cinayet mi işledim?
iki büyük
kahkaha atanlardan tanıdığım ile tanımadığım markete gittiler
markete gidenler döndü "tanımadığım" tuhaf bir tesadüfle kendi bardağımla bir bardak kola getirdi bana bir de çokoprens ikram etti çokoprens sevmiyorum
herşey mümkün herşey normal
bloc party çalıyor, ilk çıktıklarında ne kadar sevmiştim
neden olduğu önemsiz yine
peki bu sadece bir ruh hastalığı mı?
4 Aralık 2006
medley
yeni yatakta huzurla uyku mu?
saatine beş papel
diğer gecelerden farkı
saymaya başlarsak
akustik gitar tıngırdamaları
fısıldayarak şarkı yazmaya çalışan insan
pencereden sızan ışık ve sonbahar rüzgarı
ürperen kollarım
llerim başımın altında öyle sakin uzanıyorum
arada elimi başımın altından çıkartıp bas kolonun üzerine koyuyorum
kalp atışı gibi hücrelerime giriyor
sesinin içinden a'lar la'lar
caddede kalabalık bir aşağı bir yukarı binlerce insan binlerce gülümseme binlerce küfür binlerce yalan binlerce dans eden kafa
görmeme gerek yok yüzlerini
biliyorum
hepsi
komik işte
şarkının içinde biliyorum diyorsun
gözlerimi kapatıyorum
11 22 33 55 an geçiyor laf kalabalıklaşıyor
herşeyin kolay olduğunu söylüyor sesin
bir o kadar kırık cam parçası
nefesimi tutuyorum
listeyi kafamdan geçiriyorum
başını sallayıp odadan çıkıyorsun.. söylenerek
duvara dönüyorum
duvarda adım yazılı
öyle anlamsız geliyorki öyle eğreti
yine herşeyin kolay olduğunu söylüyor sesin
inanıyorum
olsun
inanıyorum herşey kolay..
29 Kasım 2006
19 Kasım 2006
tmytteytmtmtmya
söylemek istediklerimin seni kırmasından korkarım
saçma ama yine de korkarım
sevmek yoksa yaşatmak boşuna
geç oldu hadi..
13 Ekim 2006
5 Ekim 2006
24 Ağustos 2006
düşünce bulutu
küçük ve büyük yazılmış isimleri ile yakın ve uzak
özlüyorum gerçek hallerini
21 Temmuz 2006
6 Temmuz 2006
kara kediler kaçın!
kırmızı bir palto giydim hem de kapşonlu
ama hoplayıp zıplamadım ve orman yollarında yürümedim..
şehri vahşi bir orman sayabilir misin?
bugün kar yağdı..
pencereden bakıyorum hala yağıyor ince..
ve pencerenin dışında kırmızı açmıs bir çicek var..
bugün kar yağdı ben de gülümsedim..
biri durmadan ben ben been ben ben ben diyor..
belki ölür..
biri kırmızı bir mum yakıyor gündüz vakti..
bugün kar yağdı..
kürekçi çekiyor kürekleri...
29 Haziran 2006
eski bi cevap
ama ben kapidan cikip yurumeyi tercih ettim
pesimden suruklenen dev papagan kuyrugumla agir gurursuz
yokustan asagiya
hep lacivert giyen hayalet prenseslerin sarayini sag yanimda birakarak doguya
yanimdan buharli bir lokomotif gecti
kafami sarstim goruntu netlesti sadece belediye otobüsü
minik dijital sarkilarin birincisini baslattim kirmizi isikta beklerken
ilk yariyi gecerken birisi omzuma dokundu
muzik cok yuksekti yuzunu secemedim ikinci yariya yesil yanmadan atladim
27 Haziran 2006
5 Haziran 2006
23 Mayıs 2006
ah ne fena
hayat zor
hayat basit
hayat nanik bize
hayat sana nanik
- neden bana bakıyorsun
- sen bana bakıyorsun
- e bakmayayım o zaman ben sana
.. belki de uzun zamandır yapılmış en anlamlı konuşmaydı bu
olsun..
Your face has fallen sad now
For you know the time is nigh
When I must remove your wings
And you, you must try to fly
Come sail your ships around me
And burn your bridges down
28 Nisan 2006
18 Nisan 2006
3 Nisan 2006
30 Mart 2006
kısaltarak
şehir geçmişte kaldığı gibi görünmeliydi gözümüze
film karelerinin ardından bakılan güneş dilimizi konuşmalı
başımızı sallayarak bilinçli cevap vermeliydik
kist
adın seslendi
kışt
sakin
mikadonun çöplerini topluyorum değmeden
22 Mart 2006
bir kaç vur kaç
yoksa maymun iştahlı mı?
yok dedi cancağızım ama..
hala soruyorum aynı soruları
tembelim ben evet hem de maymun!!!
8 Mart 2006
postaaaaa yeni postaaa
kendimi yatırıp uyutmak için
bu boş vakti değerledirmeli ki bütün boş vakitleri değerdeğerdeğerlendirdiğimiz gibi
söyle bakalım bupikapşupikapbupikap
öksürk
eksik harf
dil çıkarma'
üşüyen kol-kafa
cebime sokunca yazamıyorum
on saniye cepte on saniye klavyede
blink - bir adet email geldi
bakılıp silindi
süt mü peynir mi krema mı yoğurt mu?
kasap mı manav mı bakkal mı hamal mı?
geyik mi inek mi eşek mi öküz mü
yoksa dışarda deli gibi üfüren rüzgar mı?
belki de bant radar küp atol ve io'dur..
ne bilmenin ne de düşünmenin gereği yok elbette zaten bunlarin hepsi anı
an parçacıkları
biz de yüzen çarpışan ayrılan savrulan tutunan minik "şeyleriz"
iyi ki arada boşluk var
iyi ki boşluk var.
hararetle
gemi nerdeyse hareket etmek üzere
yanımdan bir çocuk geçiyor koşarak
medivenleri soluk soluğa tırmanıp güverteye çıkıyor şapkasını çıkarıp havaya fırlatıyor
ağır çekimde düşerken
sevinç
halatlar çözülüyor..
7 Mart 2006
pembe pamuk sekeri sabah
i am tired, i am weary i could sleep for a thousand years
a thousand dreams that would awake me
different colors made of tears
- filmin neresinde söylendi bu şarkı?