20 Eylül 2005

baslik yazma mevzusunun hastasiyim

ama yine gece
yine çalışıyorum
yine pörtlek gözlerimle ışığa bakamaz haldeyim
ve yine sabahı çift kişilik bir deri koltukta karşılayacağım
ama hala şarkı söylüyor ve aksi gibi neşeli sesim
bugün bir çocukla tanıştım
bana kaç tane yara izi olduğunu gösterdi,
yarışmayı denemedim bile çünkü
kan sızdıran delik kalbiyle doğuştan kazanmıştı..

17 Eylül 2005

hepsini tekrarla

dedim listeye
uykuya hazırlık
söyleyecek sözlerimin hepsini bir peçeteye yazıp yedim yuttum
tam o anda avucuna bıraktığım notu küçük parçalara ayırışın geldi gözümün önüne
ve ardından duvarın üzerine zıplayıp çıkışın
şöyle konuşmuştun benimle sakinliğin çenemi kilitlemişti
- Önemli değil nesli, inan ki önemli değil, dilediğin zaman dilediğin yere gidebilirsin, dilediğinle, dilediğini..
kocaman açıp gözlerimi
- delirdin galiba? demiştim: saçmalıyorsun!
kılın kıpırdamadan:
- Hepsi hikaye sen hiç bir sey bilmiyorsun. Yürü. Bak yol orada, adımlamanı bekliyor..
sustum tabi ki, öylece,
ben uyuşmaya başlarken;
sen gökyüzüne, gelip geçen arabalara, insanlara, dünyaya baktın.
sonra oturduğun duvardan yanıma atlayıp tuttun beni hadi dedin gidip bir şeyler yiyelim.

ve bugün otobüs durağında beklerken hissettiğim gibi hissetmiştim o gün de
herkes ışık hızında bir devinim içinde izlerini görebiliyorum peşlerinde parlak sicimler, sabitim, sağır, müzik deliriyor, aklım oyun oynuyor, gözlerim bütün algılarım, başka bir yere doğru çekiliyorum hem bedenimle hem de zihnimle engel olamıyorum,
tekim,
ama düşüncen geri çağırıyor,
eşsiz varlığın adımı söylüyor,
yansıtıyor dudaklarım adınla,
seni, bilmeden bilişim işte işaret bu diyorum,
eğer bir işaret varsa bu o, gerçek ismini sende görüşüm...
hayattayız, hala...

2 Eylül 2005

ne yazmak istedigini bilmeyen ama yazmak isteyen ne yazar

elbette saçma bir şeyler
tıpkıı ne diyeceğini bilemeyip saçma saçma konuşmak gibi
oysa susup otursak daha kıymetli olacaktır zaman
kıymetlimisss
dilimizi böyle yılanlar gibi uzatıp havayı koklayabiliriss
bulacağımız tek şey yolumuzdur ki o da beynimize çıkar ve beynimiz çoktan sikilmiştir hem de hunharca tıpkı cinayet gibi küçük kanlı sevimli ve geçici
çünkü
biz hep ölürüz
yani ben kaç kere ölüp dirildiğimi hatırlamıyorum bile yüzü bulmuş mudur?

ne dediğime bakmak için geri döndüm
baktım hissettiğim hiç bi şey yok
bu hissizliğe neden olan sensin
ne kadar inançsız olduğumu hatırlıyorum her gördüğümde
state of love and trust şarkısını bağırarak söyleme isteği duyuyorum bet sesimle
ve elbette koşma isteği de
hepsinin de sebebini biliyorum
ama
bir şey yok
boş ver
boş ver bir şey yok..

sanki başka biri gibi hani bir kendim var bir de o ölü tanrının yarattığı başka bir ben daha
o ben yaratıcısının öldüğü hatırlatılınca kahkaha atıyor ve diyor ki evet o öldü
yeniden ne sevinçli haber bu
sonra bu sevincin bir yanılsama mı yoksa köredici aydınlığa düşen ince bir gölge mi olduğu konusunda şüpheye düşüyorum
parmaklarımı şıklatıp tokatı çakıyorum suratıma
boş veer hepsi hepsi hikaye

şimdi yeniden dönüp baktım yazdıklarıma
içine bir damla umut koymadığım için
kızım yanlış yapıyorsun diyor iç sesim
ama onu dinleyen kim?

;)